Dünyadan Sağlık Turizmi Verileri

Dunyadan Saglik Turizmi Verileri

Küresel sağlık sektörü, hızla büyüyen medikal turizm endüstrisi ile dikkat çekmektedir. Medikal turizm, özellikle Asya-Pasifik bölgesinde büyük bir ivme kazanmıştır. Ancak bu alanda en çok tercih edilen destinasyonlar arasında Kanada ve İspanya gibi ülkeler de yer almaktadır. Doktor ve hasta tavsiyeleri, bu sektörün önemli bir itici gücü olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca sağlık sistemlerinin altyapısı, uluslararası hastaların tedavi için destinasyon seçiminde kritik bir rol oynamaktadır. Tedavi maliyetleri ise hastaların sağlık hizmeti sağlayıcıları arasındaki tercihlerini belirleyen ana faktördür.

Yazı İçeriği

Küresel Sağlık Gelişmeleri ve Ölüm Oranlarındaki Değişimler

Dünya genelinde ölüm oranlarının yirmi yıl boyunca düşüş gösterdiği belirlenmiştir. Özellikle yetişkin erkeklerde ve kadınlarda ölüm oranlarının azalması dikkat çekicidir. Ancak erkek ölüm oranları, kadınlara kıyasla daha yüksek seviyelerde kalmıştır. Bu durum, gelişmiş ülkelerde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan, gelir düzeyi yüksek ülkelerdeki farkın daha az olduğu gözlemlenmiştir. İstatistiklere göre;

  • 2000 yılında erkek ölüm oranı binde 251,2 iken,
  • 2018 yılında binde 191,6’ya düşmüştür.

Bu dönemde yaşanan %24’lük azalma, sağlık alanındaki ilerlemelerin bir göstergesi olarak kabul edilir. Kadın ölüm oranlarında ise %29’luk bir düşüş yaşanmıştır. Doğum anındaki yaşam beklentisi 2000’de ortalama 67,1 yıl iken, 2018’de 72,7 yıla ulaşmıştır. Bu %8’lik artış, sağlık sektöründeki gelişmelerin yanı sıra yaşam kalitesindeki iyileşmeleri de yansıtmaktadır. Ancak 2019’dan 2020’ye yaşanan yaşam beklentisi düşüşü, COVID-19 pandemisinin etkisi altında gerçekleşmiş bir gerilemedir. Bu durum, modern tarihte 2. Dünya Savaşı sonrası yaşanan ilk büyük düşüş olarak kayıtlara geçmiştir. Bu veriler, küresel sağlık alanındaki dinamiklerin sürekli değişim içinde olduğunu göstermektedir.

2019 Yılı Küresel Ölüm Sebepleri ve Kronik Hastalıkların Etkisi

2019 yılında küresel ölçekte ölüm nedenleri incelendiğinde, iskemik kalp hastalığı 8,89 milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Bu hastalık, en yüksek ölüm oranına sahiptir. Ardından felç, 6,19 milyon ölümle ikinci sırayı alırken, KOAH ise 3,23 milyon insanın ölümüyle üçüncü en yaygın neden olarak belirlenmiştir. Bulaşıcı hastalıklar kategorisinde, Tüberküloz 1,2 milyon ölümle öne çıkar. HIV/AIDS ise 675.000 ölümle bulaşıcı hastalıklar arasında ikinci sırada yer alır. Kronik hastalıkların yol açtığı ölüm sayılarına bakıldığında;

  • Kardiyovasküler hastalıklar 17,86 milyon ile zirvede,
  • Kanser 9,3 milyon ile ikinci,
  • Solunum sistemi hastalıkları 4,14 milyon ile üçüncü,
  • Diyabet ise 1,5 milyon ile dördüncü sıradadır.

Küresel ölüm nedenlerinin ve kronik hastalıkların bu denli yüksek sayılara ulaşmasında çeşitli faktörler etkili olmuştur. Artan yaşam süresi, bu oranların yükselmesinde önemli bir rol oynar. Ayrıca gelir eşitsizlikleri ve sağlık altyapısının yetersizlikleri de ölüm sayılarını artıran diğer majör faktörler arasında yer alır. Bu istatistikler, sağlık sektöründe derinlemesine analizler yapılmasını ve etkili çözüm stratejileri geliştirilmesini gerektirmektedir. Özellikle kronik hastalıklara yönelik tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi, bulaşıcı hastalıkların kontrol altına alınması ve sağlık altyapısının güçlendirilmesi, küresel sağlık politikalarında öncelikli konular olmalıdır.

Küresel Sağlık Alanında Ölüm Oranları ve Eğilimler

Küresel sağlık alanında, ölüm oranlarının coğrafi dağılımı önemli farklılıklar göstermektedir. Özellikle Doğu Avrupa ülkeleri, bin kişi başına düşen ölüm oranlarıyla dikkat çekmektedir. Bu oranlar Hırvatistan ve Moldova’da 16, Belarus, Rusya, Litvanya’da 17, Romanya ve Letonya’da 18, Ukrayna’da 19, Sırbistan’da 20 ve Bulgaristan’da ise 22 olarak kaydedilmiştir. Bu yüksek ölüm oranlarının temelinde yaşlı nüfusun büyük oranı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, alkol ve sigara tüketiminin yaygınlığı ile yetersiz sağlık sistemleri yatmaktadır. En sık rastlanan ölüm sebepleri arasında kalp krizi ve kanser bulunmaktadır.

OECD ülkeleri arasında ise durum biraz daha farklıdır. Kaçınılabilir ve tedavi edilebilir ölüm oranlarında Kanada ve Avustralya öne çıkmaktadır.

Kanada:

  • Önlenebilir Ölümler: 58
  • Tedavi Edilebilir Ölümler: 113

Avustralya:

  • Önlenebilir Ölümler: 51
  • Tedavi Edilebilir Ölümler: 103

Güney Kore:

  • Önlenebilir Ölümler: 44
  • Tedavi Edilebilir Ölümler: 103

İspanya:

  • Önlenebilir Ölümler: 52
  • Tedavi Edilebilir Ölümler: 92

Hollanda:

  • Önlenebilir Ölümler: 50
  • Tedavi Edilebilir Ölümler: 99

Bu oranlar, sağlık sistemlerinin erken müdahale ve etkili tedavi konusundaki kapasitesini ortaya koymaktadır. Özellikle kanser, önlenebilir ve tedavi edilebilir ölümlerin başlıca nedeni olarak görülmektedir. Bu istatistikler, uluslararası sağlık politikaları ve sağlık turizmi sektörünün gelişimi için önemli veriler sunmaktadır.

COVID-19 Pandemisinin Global Etki Analizi

Dünya çapında COVID-19 pandemisi, sağlık sistemlerinin dayanıklılığını sınayan bir dönem olarak kayıtlara geçmiştir. Amerika Birleşik Devletleri, salgından en çok etkilenen ülke olarak öne çıkmaktadır. Bu ülkede toplam vaka sayısı 105,3 milyonu bulurken, yaşamını yitirenlerin sayısı 1,1 milyon olarak belirlenmiştir. İyileşen hasta sayısı ise 102,6 milyon olarak kaydedilmiştir. ABD’de yapılan test sayısı 1166,7 milyona ulaşmıştır.

  • Hindistan, toplam 44,7 milyon vaka sayısı ile pandemiden ciddi şekilde etkilenen bir diğer ülke olup, toplam ölüm sayısı 100.000 olarak raporlanmıştır. İyileşenlerin sayısı 44,2 milyon, yapılan test sayısı ise 918,5 milyondur.
  • Fransa’da toplam vaka sayısı 39,6 milyon, ölüm sayısı 200.000, iyileşen sayısı 39,4 milyon ve yapılan test sayısı 271,5 milyondur.
  • Almanya, 38,1 milyon vaka sayısı ile pandemiden etkilenen ülkeler arasında yer almakta, toplam ölüm ve iyileşen sayıları sırasıyla 200.000 ve 37,7 milyondur. Yapılan testlerin sayısı 122,3 milyondur.
  • Türkiye’de ise toplam vaka sayısı 17 milyon, ölüm sayısı 100.000, iyileşen sayısı 16,2 milyon ve test sayısı 162,7 milyondur.

Hastanelerdeki ve yoğun bakımdaki hasta sayılarına bakıldığında, Japonya Ocak 2023’te 358.672 hasta ile en yüksek hasta sayısına sahip ülke olurken, Fransa yoğun bakımda 21.604 hasta ile zirvede yer almaktadır. Bu veriler, pandeminin küresel sağlık sistemleri üzerindeki derin etkisini ve sağlık turizmi sektörüne olan potansiyel etkilerini gözler önüne sermektedir.

Küresel Sağlık Harcamalarının Ekonomik Analizi

Dünya genelinde sağlık harcamaları, iki on yıllık bir süreçte önemli ölçüde artış göstermiştir. Bu artış, GSYİH’nin yüzdesi olarak değerlendirildiğinde, 2000 yılında %8,6 olan oran, 2019 yılına gelindiğinde %9,8’e ulaşmıştır. Aynı zamanda, kişi başına düşen sağlık harcamaları da dikkate değer bir yükseliş sergilemiştir:

  • 2000 yılında kişi başı 476,4 dolar olan güncel sağlık harcaması, 2019 yılında 1.115 dolara çıkmıştır.

Özellikle ABD, kişi başına düşen güncel sağlık harcamasında 10.984 dolar ile global çapta lider konumundadır. Yıllar boyunca hem GSYİH yüzdesi olarak hem de kişi başına düşen miktar olarak sağlık harcamalarında genel bir artış trendi gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, cepten yapılan sağlık harcamalarının analizi de ilgi çekici sonuçlar sunmaktadır:

  • 2000 yılında kişi başına 91,9 dolar olan cepten yapılan sağlık harcamaları, 2019 yılında 200,7 dolara yükselmiştir.
  • Ancak, cepten yapılan sağlık harcamalarının, toplam güncel sağlık harcamasındaki payı %19,3’ten %18’e düşmüştür.

Bu veriler, sağlık sigorta sistemlerinin daha fazla kişiyi kapsamaya başlamasına karşın, sigorta kapsamı dışında kalan hizmetlerin maliyetlerinin arttığını göstermektedir.

Küresel Sağlık Harcamalarının Ekonomik Boyutu

2020 yılı verileri, dünya genelinde sağlık harcamalarının ekonomik yapı üzerindeki etkisini detaylı bir şekilde ortaya koymaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) %18,8’ini sağlık harcamalarına ayırarak bu alanda dünya lideri konumundadır. Bu oranla ABD, sağlık harcamaları konusunda Kanada (%12,9), Almanya (%12,8) ve Fransa (%12,2) gibi gelişmiş ülkeleri geride bırakmaktadır. Türkiye ise GSYİH’nin sadece %4,6’sını sağlık sektörüne harcayarak bu listede daha alt sıralarda yer almaktadır.

GSYİH Yüzdesi Olarak Sağlık Harcaması (2020):

  • ABD: %18,8
  • Kanada: %12,9
  • Almanya: %12,8
  • Fransa: %12,2
  • Türkiye: %4,6

Bunun yanı sıra, cepten yapılan sağlık harcamaları konusunda Türkiye, %16 ile oldukça düşük bir orana sahiptir. Bu oran, Türkmenistan (%77), Ermenistan (%78) ve Nijerya (%75) gibi ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’nin vatandaşlarının sağlık hizmetlerine daha az bireysel katkı sağladığını göstermektedir.

Cepten Yapılan Sağlık Harcamasının Güncel Sağlık Harcaması İçindeki Payı (2020):

  • Türkmenistan: %77
  • Ermenistan: %78
  • Nijerya: %75
  • Bangladeş: %74
  • Türkiye: %16

Devlet tarafından sağlık harcamalarının karşılanma oranına bakıldığında, Küba (%91), Brunei (%94) ve Kuveyt (%90) gibi ülkeler yüksek oranlarla öne çıkmaktadır. Türkiye bu alanda %79 ile ortalamanın üzerinde bir performans sergilemektedir.

Yurt İçi Genel Devlet Sağlık Harcamasının Güncel Sağlık Harcamasının İçindeki Payı (2020):

  • Küba: %91
  • Brunei: %94
  • Kuveyt: %90
  • Çekya: %87
  • Türkiye: %79

Sonuç olarak, sağlık harcamalarının GSYİH içindeki payı, cepten yapılan ödemeler ve devlet tarafından karşılanan sağlık giderleri, ülkelerin sağlık sistemlerinin finansman yapısını ve vatandaşların sağlık hizmetlerine erişim kolaylığını gözler önüne sermektedir.

2020 Yılı Global Sağlık Harcamalarının Analizi

2020 yılında global sağlık harcamaları 9 trilyon doları aşarak büyük bir ekonomik hacme ulaşmıştır. Devlet tarafından yapılan harcamalar bu miktarın %63’ünü temsil eden 5,7 trilyon dolarla büyük bir paya sahiptir. Bu oran, global GSYİH’nin %10,8’ine denk gelmektedir. Özel sektör harcamaları ise 3,4 trilyon dolar ile sağlık harcamalarının %40’ını oluştururken, dış kaynaklardan yapılan harcamalar 17 milyar dolar ile %0,2’sini temsil etmektedir. COVID-19 pandemisi, devlet harcamalarındaki artışın ana sebebi olarak görülmektedir. Sağlık sektörüne yapılan yatırımlar, pandemiyle mücadele ve alınan önlemler sayesinde artmıştır.

  • İsviçre: Devlet harcaması 5.003 USD, özel harcama 2.176 USD, toplamda kişi başına 7.179 USD.
  • ABD: Devlet harcaması 10.052 USD, özel harcama 1.807 USD, toplamda kişi başına 11.859 USD.
  • Almanya: Devlet harcaması 5.939 USD, özel harcama 1.035 USD, toplamda kişi başına 6.974 USD.
  • Norveç: Devlet harcaması 5.621 USD, özel harcama 916 USD, toplamda kişi başına 6.537 USD.
  • Türkiye: Devlet harcaması 1.029 USD, özel harcama 276 USD, toplamda kişi başına 1.305 USD.

Yukarıda belirtilen rakamlar, devlet ve özel sektör arasındaki harcama farkını gözler önüne sermektedir. Devlet harcamaları, genellikle özel harcamaların iki katı veya daha fazlasıdır. Bu durum, sağlık sektörünün finansmanında devletin oynadığı kritik role işaret etmektedir. ABD, kişi başına düşen sağlık harcamasıyla dikkat çekmektedir. Bu veriler, sağlık sektörünün ekonomik boyutunu ve COVID-19 pandemisinin etkilerini ortaya koymaktadır.

Ülke Gelir Düzeylerine Göre Sağlık Harcamalarının Kaynak ve Kullanım Alanlarına Dair Detaylı Analiz

2019 yılında kaydedilen verilere göre, sağlık harcamalarının finansmanı ve kullanım alanlarının dağılımı, ülkelerin gelir düzeylerine göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bu durum, sağlık sistemlerinin yapısını ve uluslararası sağlık turizmi potansiyelini doğrudan etkilemektedir.

  • Düşük gelirli ülkelerde, sağlık harcamalarının finansmanı büyük ölçüde gönüllü sağlık sigortası katkı payları (%44) ve cepten yapılan harcamalar (%34) tarafından sağlanmaktadır. Ayrıca, dış yardım bu ülkeler için önemli bir finansman kaynağıdır (%29).
  • Alt-orta gelirli ülkelerde, hükümet transfer harcamaları (%34) ve cepten yapılan harcamalar (%40) sağlık harcamalarının büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Sosyal sağlık sigortası katkı payı ve dış yardım, bu ülkelerde daha düşük oranlarda bulunmaktadır.
  • Yüksek-orta gelirli ülkelerde, cepten yapılan harcamalar (%48) sağlık finansmanının en büyük payını alırken, hükümet transfer harcamaları ve gönüllü sağlık sigortası katkı payları da önemli rol oynamaktadır.
  • Yüksek gelirli ülkelerde, sağlık harcamalarının finansmanında hükümet transfer harcamaları (%48) ve sosyal sağlık sigortası katkı payları (%22) ön plandadır. Cepten yapılan harcamaların oranı (%4) ise diğer ülke gruplarına göre oldukça düşüktür.

Sağlık harcamalarının kullanım alanları açısından da ülke gelir grupları arasında belirgin farklar gözlemlenmektedir.

  • Düşük gelirli ülkelerde, ayakta tedavi harcamaları (%30) ve önleyici tedavi harcamaları (%17) sağlık harcamalarının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Yatarak tedavi (%15) ve medikal ürün harcamaları (%16) ise daha düşük paylara sahiptir.
  • Alt-orta gelirli ülkelerde, yatarak tedavi (%26) ve ayakta tedavi harcamaları (%28) daha yüksek bir orana sahiptir. Bu gruplardaki önleyici tedavi harcamaları, düşük gelirli ülkelere kıyasla daha azdır (%11).
  • Orta-yüksek gelirli ülkeler, yatarak tedavi (%31) ve medikal ürün harcamalarında (%20) daha yüksek oranlara sahiptir. Önleyici tedavi ve sağlık sistemi yönetimi harcamaları, bu gelir grubunda en düşük oranlara sahiptir (%6).
  • Yüksek gelirli ülkeler, özellikle yatarak tedavi (%24) ve ayakta tedavi harcamalarında (%26) dengeli bir dağılım gösterirken, önleyici tedavi ve sağlık sistemi yönetimi harcamaları en düşük seviyededir (%3).

Küresel Sağlık Harcamalarının Analizi ve Sağlayıcı Dağılımı

OECD ülkelerinde sağlık harcamalarının yapısı, farklı bakım sağlayıcılarına yönelik maliyet dağılımını açıkça göstermektedir. Hastaneler bu harcamalarda en büyük paya sahiptir; tüm sağlık giderlerinin %39’u hastane hizmetlerine akmaktadır. İkinci sırayı %26 ile ayakta tedavi hizmetleri almakta, burada pratisyen hekimlerin sunduğu hizmetlerden ayakta bakım merkezlerine ve dental hizmetlere kadar geniş bir yelpaze yer almaktadır. Perakendeciler, özellikle eczaneler, %17 ile üçüncü sırada gelirken, uzun dönem bakım hizmetleri %9 ile dördüncü, diğer hizmetler ise %10 ile beşinci sırada yer alır.

Hastanelere odaklandığımızda, sunulan hizmet türlerine göre harcama oranları şu şekildedir:

  • Yatan Hastaya Yönelik Hizmetler: %63
  • Ayakta Tedavi Hizmeti: %24
  • Günlük Bakım Hizmeti: %7
  • Uzun Dönemli Bakım Hizmeti: %4
  • Diğer: %2

Bu dağılım, hastanelerin bütçesinin büyük bir kısmının yatan hastalara yönelik hizmetlere ayrıldığını göstermektedir. Ayakta tedavi hizmetleri de önemli bir paya sahipken, günlük ve uzun dönemli bakım hizmetleri daha az kaynak ayrılan alanlardır. COVID-19 pandemisi, hastaneleri özellikle yatan hasta hizmetlerine daha fazla kaynak ayırmaya itmiştir. Bu durum, hastaların evde bakımını teşvik eden politikalarla dengelenmeye çalışılsa da yatan hasta sayısındaki artış, hastaneleri kapasitelerini genişletmeye ve bazı planlı işlemleri ertelemeye zorlamıştır. Bu eğilimler, sağlık hizmeti sunumunda ve finansmanında önemli değişikliklere işaret etmektedir.

OECD Ülkelerinde Sağlık Hizmetlerinin Altyapısal Dinamikleri

Küresel sağlık sektörünün önemli bir bileşeni olan OECD ülkeleri, hastane sayılarıyla dikkat çekmektedir. Bu bağlamda Kolombiya, 10.899 hastane ile zirvede yer alırken sağlık hizmetlerine erişimde önemli bir kapasiteye işaret eder. Ardından Japonya, 8.238 hastane ile sıralamada ikinci konumda bulunur. Özellikle Kolombiya’nın nüfusa oranla hastane sayısında dikkat çekici bir liderliği vardır; her milyon kişi başına düşen 214,08 hastane ile bu oran en yüksektir.

Hastane Sayısı (2020):

  • Kolombiya: 10.899
  • Japonya: 8.238
  • ABD: 6.090
  • Meksika: 4.909
  • Güney Kore: 4.106
  • Almanya: 3.006
  • Fransa: 2.989
  • Birleşik Krallık: 1.921
  • Türkiye: 1.534
  • Avustralya: 1.354

Milyon Kişi Başına Düşen Hastane Sayısı (Nüfusa Oranı):

  • Kolombiya: 214,08
  • Güney Kore: 79,21
  • Japonya: 65,31
  • Avustralya: 53,38
  • Finlandiya: 45,03
  • Fransa: 44,23
  • Meksika: 38,41
  • Almanya: 36,15
  • Hollanda: 35,43
  • Polonya: 32,64
  • Türkiye: 18,40

Bu veriler, OECD ülkelerinin sağlık altyapısının çeşitliliğini ve kapasitesini gözler önüne serer. Özellikle Türkiye, hastane sayısında önemli bir konumda olmasına karşın, nüfusa oranla düşük bir sıralamada yer alır. Bu durum, kamu ve özel sektör iş birliğinde hayata geçirilen Şehir Hastaneleri projesiyle geliştirilmeye çalışılmaktadır. Proje, hastane sayısını ve yatak kapasitesini artırarak uluslararası sağlık turizmi potansiyelini güçlendirmeyi amaçlar. Bu stratejik adımlar, OECD ülkeleri arasında sağlık hizmetlerinin erişilebilirliğini ve kalitesini artırma yolunda önemli birer kilometre taşıdır.

OECD Ülkelerinde Hastane Yapılanması ve Sağlık Hizmetlerinin Karakteristik Özellikleri

OECD ülkeleri, sağlık hizmetleri sunumu açısından farklı modeller geliştirmişlerdir. Birleşik Krallık, 1.921 kamu hastanesi ile en yüksek sayıya sahiptir. Ardından Japonya gelmektedir; bu ülke 1.520 kamu hastanesi ile dikkat çekicidir. Kamu hastaneleri, halka açık sağlık hizmetlerinin temel taşını oluşturmaktadır. Türkiye ise 950 kamu hastanesi ile OECD ülkeleri arasında yedinci sırayı almakta, bu da onun kamu sağlık hizmetleri sunumunda önemli bir aktör olduğunu göstermektedir.

Özel hastaneler söz konusu olduğunda ise durum daha çeşitlidir:

Kar amacı gütmeyen özel hastaneler:

  • Güney Kore: 3.801
  • ABD: 3.098
  • Kolombiya: 1.025
  • Almanya: 914
  • Fransa: 670
  • Türkiye: 0

Kar amaçlı özel hastaneler:

  • Kolombiya: 8.496
  • ABD: 1.574
  • Almanya: 1.330
  • Fransa: 972
  • Türkiye: 584

Bu özel hastaneler arasındaki en dikkat çekici fark, Kolombiya’da görülmektedir. Bu ülke, 9.521 özel hastane ile OECD içinde en yüksek özel hastane sayısına sahiptir. ABD, 4.672 özel hastane ile ikinci sıradadır. Genellikle, OECD ülkelerinde kar amaçlı hastanelerin sayısı, kar amacı gütmeyenlere kıyasla daha fazladır. Ancak kar amacı gütmeyen hastaneler, genellikle hayır kurumları tarafından desteklenmekte ve elde edilen gelir tekrar sağlık hizmetlerine yatırılmaktadır. Özellikle ABD’de bu tür kuruluşlar vergi muafiyetinden faydalanmakta ve çoğunlukla dini kurumlar tarafından fonlanmaktadır. Bu durum, OECD ülkelerinde sağlık hizmetlerinin sunumunda çeşitliliğe ve zenginliğe yol açmaktadır.

Hastane ve Yoğun Bakım Yatak Yoğunluğu Üzerine Global Bir Bakış

2020 yılında dünya genelindeki hastane yatak yoğunluğu ve yetişkin yoğun bakım yatak oranları dikkat çekici farklılıklar göstermiştir. Güney Kore ve Japonya, bin kişi başına düşen 12,7 ve 12,6 adet hastane yatağı ile bu alanda öncü ülkelerdir. Ardından Rusya 8,0, Almanya 7,8 ve Türkiye 7,1 ile sıralanmaktadır. Bu rakamlar, her ülkenin sağlık altyapısının gücünü ve hasta bakımına verdiği önemi yansıtmaktadır.

  • Güney Kore: 12,7
  • Japonya: 12,6
  • Rusya: 8,0
  • Almanya: 7,8
  • Türkiye: 7,1

Yoğun bakım yatak oranlarına gelince, Çekya yüz bin kişi başına düşen 43,20 adet yoğun bakım yatağı ile en yüksek orana sahiptir. Türkiye 39,80 ile ikinci, Estonya ise 38,10 ile üçüncü sıradadır. Almanya 28,20 ile dördüncü olup, OECD ortalaması 14,10’dur. Bu istatistikler, yoğun bakım hizmetlerinin erişilebilirliği açısından ülkeler arasındaki büyük farklılıkları göstermektedir.

  • Çekya: 43,20
  • Türkiye: 39,80
  • Estonya: 38,10
  • Almanya: 28,20
  • OECD Ortalaması: 14,10

Hastane ve yoğun bakım yatak yoğunluğunun sağlık sisteminin kalitesi üzerinde doğrudan etkisi bulunmaktadır. Bu oranlar, kronik hastalıklar, yaşlı nüfus ve acil durumlar gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir. Dolayısıyla, yüksek yatak yoğunluğuna sahip ülkeler, genellikle tedavi sürelerinin kısalığı ve hastaların yüksek tatmin oranları ile öne çıkar. Bu veriler, sağlık turizmi açısından tercih edilen destinasyonların belirlenmesinde önemli bir rol oynar.

OECD Ülkelerinde Sağlık Personeli Yoğunluğu Üzerine Bir Analiz

2019 yılında yapılan bir çalışma, OECD ülkeleri arasında doktor ve hemşire yoğunluğunu detaylı bir şekilde incelenmiştir. Araştırma sonuçları, sağlık personeli yoğunluğunun ülkelere göre büyük farklılıklar gösterdiğini ortaya koymaktadır. Özellikle Yunanistan, bin kişi başına düşen 6 doktor ile doktor yoğunluğunda zirvede yer almaktadır. Bunun yanı sıra Avusturya ve Portekiz de benzer bir yoğunlukla 5,3 doktor sayısına sahiptir. Bu durum, OECD ortalamasının yaklaşık 3,6 doktor olduğu düşünüldüğünde dikkat çekicidir. Türkiye ise 2 doktor ile bu ortalamanın oldukça altında kalmaktadır.

Hemşire yoğunluğuna bakıldığında ise İsviçre, bin kişi başına düşen 17,96 hemşire ile lider konumdadır. Norveç ve İzlanda da sırasıyla 17,88 ve 15,36 hemşire yoğunluğu ile takip etmektedir. OECD’nin ortalama hemşire yoğunluğu 8,8 iken, Türkiye bu ortalamanın oldukça altında, 2,4 hemşire ile yer almaktadır.

Doktor Yoğunluğu:

  • Yunanistan: 6,2
  • Avusturya: 5,3
  • Portekiz: 5,3
  • OECD Ortalaması: 3,6
  • Türkiye: 2

Hemşire Yoğunluğu:

  • İsviçre: 17,96
  • Norveç: 17,88
  • İzlanda: 15,36
  • OECD Ortalaması: 8,8
  • Türkiye: 2,4

Sağlık personeli yoğunluğundaki bu farklılıklar, sağlık personeli mezuniyet sayıları, personel göçü ve çalışma koşulları gibi çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Yüksek doktor ve hemşire yoğunluğu, sağlık hizmetlerinin kalitesini artırarak, kaçınılabilir ölüm oranlarını ve operasyon bekleme sürelerini azaltmaktadır. Türkiye’de artan sağlık personeli dışa göçü, bu yoğunluk oranlarını daha da olumsuz etkileyebilir. Bu durum, sağlık sistemlerinin verimliliği ve hastaların sağlık hizmetlerine erişimi açısından önemli sonuçlar doğurabilir.

Teşhis Teknolojilerinde Küresel Dağılım ve Erişim

2019 yılı verilerine göre, teşhis teknolojilerinin küresel dağılımı ve erişimi önemli farklılıklar göstermektedir. Özellikle Japonya, milyon kişi başına düşen teşhis ekipmanları sayısıyla dikkat çekmektedir. Bu ülke, milyon kişi başına 171,3 teşhis ekipmanı ile zirvede yer alırken bu oranıyla ABD’yi ve diğer OECD ülkelerini geride bırakmıştır. ABD, milyon kişi başına 90,8 teşhis ekipmanı ile ikinci sırada yer almakta olup Avustralya ise 88,3 ekipman ile üçüncü sıradadır. OECD ortalaması ise milyon kişi başına 44,8 teşhis ekipmanıdır. Türkiye, bu ortalamaya göre daha az ekipmana sahip olup milyon kişi başına 27,3 teşhis ekipmanı ile OECD ortalamasının altında bir performans sergilemektedir.

Bu dağılım, aşağıdaki listede daha detaylı olarak incelenebilir:

Japonya

  • BT Tarayıcıları: 111,5
  • MRI Üniteleri: 55,2
  • PET Tarayıcıları: 4,6

ABD

  • BT Tarayıcıları: 44,9
  • MRI Üniteleri: 40,4
  • PET Tarayıcıları: 5,5

Avustralya

  • BT Tarayıcıları: 69,7
  • MRI Üniteleri: 14,8
  • PET Tarayıcıları: 3,8

OECD Ortalaması

  • BT Tarayıcıları: 25,9
  • MRI Üniteleri: 16,9
  • PET Tarayıcıları: 2,0

Türkiye

  • BT Tarayıcıları: 14,7
  • MRI Üniteleri: 10,9
  • PET Tarayıcıları: 1,7

Bin kişi başına düşen test sayıları konusunda ise ABD 413 test ile öncülük etmektedir. Bu alanda da diğer ülkelerle arasında büyük bir fark bulunmakta olup Avusturya 349 test ile ikinci, İzlanda ise 340 test ile üçüncü sırada yer almaktadır. OECD ortalaması 238 test seviyesindedir, bu da OECD ülkeleri arasında önemli bir varyasyon olduğunu göstermektedir.

Bu veriler, teşhis teknolojilerine erişimin küresel sağlık sistemleri arasında önemli farklılıklar gösterdiğini ortaya koymaktadır. Teknolojik ekipmanların dağılımındaki bu farklılıklar, sağlık hizmetlerine erişimde eşitsizliklere yol açabilmekte ve medikal turizmde tercih edilen destinasyonları etkileyebilmektedir. Dolayısıyla, teşhis teknolojilerine yapılan yatırımlar, sağlık turizmi açısından kritik bir öneme sahiptir.

Sağlık Hizmetlerine Erişimde Küresel Farklılıklar

2019 yılında OECD ülkeleri arasında yapılan bir araştırma, sağlık sistemlerinin hasta erişimi ve hizmet sunumu açısından önemli farklılıklar barındırdığını göstermiştir. Araştırmaya göre, kişi başına düşen yüz yüze doktor muayenesi sayısında Güney Kore 17,2 ile lider konumdadır. Bu oranla Güney Kore’yi, 12,5 ile Japonya ve 11,1 ile Slovakya takip etmektedir. Bu veriler, ülkelerin sağlık hizmetlerine erişimde benimsedikleri politikaların ve sağlık altyapılarının farklılıklarını yansıtmaktadır. Özellikle Türkiye, 9,8 ile OECD ortalamasının üzerinde bir performans sergileyerek dikkat çekmektedir.

Kişi Başına Düşen Yüz Yüze Doktor Muayenesi Sayısı:

  • Güney Kore: 17,2
  • Japonya: 12,5
  • Slovakya: 11,1
  • Macaristan: 10,7
  • İtalya: 10,4
  • OECD Ortalaması: 6,8

Doktor başına düşen yüz yüze muayene sayısında da benzer bir trend gözlemlenmektedir. Güney Kore, doktor başına düşen 6.989 muayene ile bu alanda da liderliğini korumaktadır. Türkiye’nin bu kategoride de ön sıralarda yer alması, sağlık hizmeti sunumunun etkinliği açısından önemli bir gösterge olarak değerlendirilebilir.

Doktor Başına Düşen Ortalama Yüz Yüze Muayene Sayısı:

  • Güney Kore: 6.989
  • Türkiye: 5.033
  • OECD Ortalaması: 2.122

Sağlık hizmetlerinin sunumu ve erişilebilirliği konusunda uluslararası düzeyde gözlemlenen bu farklılıklar, hizmet sağlama yöntemleri, ödeme sistemleri ve hasta katılımı gibi çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Doktorların hizmet başına ücret aldığı ve hasta katılım paylarının nispeten düşük olduğu ülkeler, daha yüksek muayene sayılarına sahiptir. Ayrıca, gelir düzeyi arttıkça hastaların uzman doktorlara erişim olasılığı da yükselmektedir. Pandemi sürecinin de yüz yüze muayene sayıları üzerinde etkisi olmuştur, bu durum sağlık hizmetlerine erişim ve sunum yöntemlerinde önemli değişikliklere yol açmıştır. Bu bağlamda, sağlık sistemlerinin yapısı, politikaları ve hizmet sunum modelleri, uluslararası sağlık turizmi açısından önemli bir değerlendirme kriteri haline gelmiştir. Bu veriler, sağlık hizmeti erişimindeki küresel farklılıkları ve bu farklılıkların altında yatan nedenleri daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır.

Uluslararası Sağlık Sistemlerinin Memnuniyet ve Zorlukları

Dünya genelinde sağlık sistemlerinden duyulan memnuniyet, farklı ülkelerde çeşitlilik göstermektedir. IPSOS’un 2020 yılında yayımladığı “Perils of Perception 2020: Causes of Death” raporuna göre; Suudi Arabistan, Singapur, Belçika, Birleşik Krallık ve Çin, sırasıyla ulusal sağlık sistemlerinden en yüksek memnuniyet oranına sahip ülkeler arasında yer almaktadır. Bu ülkelerden Suudi Arabistan %72 ile listenin başında gelirken, Singapur %60, Belçika %54, Birleşik Krallık %53 ve Çin %52 ile takip etmektedir. Ankete katılanların yüksek oranda memnuniyetleri, bu ülkelerin sağlık sistemlerinin kalitesine işaret etmektedir.

  • Suudi Arabistan: Çok Memnun / Memnun: %72, Nötr: %14, Memnun Değil / Hiç Memnun Değil: %12
  • Singapur: Çok Memnun / Memnun: %60, Nötr: %22, Memnun Değil / Hiç Memnun Değil: %18
  • Belçika: Çok Memnun / Memnun: %54, Nötr: %26, Memnun Değil / Hiç Memnun Değil: %20
  • Birleşik Krallık: Çok Memnun / Memnun: %53, Nötr: %24, Memnun Değil / Hiç Memnun Değil: %22
  • Çin: Çok Memnun / Memnun: %52, Nötr: %23, Memnun Değil / Hiç Memnun Değil: %24

Öte yandan, 2022 yılında yapılan “Global Health Service Monitor” anketi, dünya çapındaki sağlık sistemlerinin karşı karşıya olduğu başlıca sorunları belirlemiştir. En önemli sorunlar arasında tedaviye erişim ve bekleme süreleri ile kadro eksikliği yer almaktadır. Bu zorluklar, hizmetlerin kalitesini ve erişilebilirliğini doğrudan etkilemektedir.

  • Tedaviye Erişim / Bekleme Süreleri: %42
  • Kadro Eksikliği: %42
  • Tedavi Ücreti: %31
  • Bürokrasi: %25
  • Yaşlanan Nüfus: %19
  • Yatırım Yetersizliği: %20
  • Kalitesiz Tedavi: %17
  • Seçeneksizlik: %9
  • Güvenlik Sorunları: %9
  • Düşük Hijyen Standartları: %7
  • Diğer: %2

Bu veriler, uluslararası sağlık hizmetlerinin geleceği ve sağlık turizmi sektörünün şekillenmesi açısından önemli bilgiler sunmaktadır.

Küresel Sağlık Sistemlerinde Memnuniyet ve Erişim Engelleri

Küresel sağlık sistemleri üzerine yapılan bir analiz, Norveç’in %92,5’lik memnuniyet oranıyla zirvede olduğunu gösterir. Ardından Belçika %92,2 ve Hollanda %92 ile sıralanır. Bu oranlar, OECD ülkeleri ortalamasının %71,2 olduğu gerçeğiyle kıyaslandığında dikkat çekicidir. Türkiye ise %62,4 ile OECD ortalamasının altında bir memnuniyet oranına sahiptir.

Mevcut Sağlık Hizmetlerinin Kalitesinden Memnun Olan Nüfus Oranı (2020):

  • Norveç: %92,5
  • Belçika: %92,2
  • Hollanda: %92
  • OECD Ortalaması: %71,2
  • Türkiye: %62,4

Tıbbi muayene ihtiyacı karşılanamayan nüfus oranına gelince, Estonya %15,5 ile en yüksek orana sahipken, bu oran Türkiye’de %3 olarak kaydedilmiştir. OECD ortalaması ise %2,6’dır.

Finansal, Coğrafi ve Bekleme Süresi Nedenleriy­le Tıbbi Muayene İhtiyacı Karşılanamayan Nüfus Oranı (2019):

  • OECD Ortalaması: %2,6
  • Türkiye: %3,0
  • İzlanda: %3,4
  • Polonya: %4,2
  • Letonya: %4,3
  • Birleşik Krallık: %4,5
  • Finlandiya: %4,7
  • Yunanistan: %8,1
  • Estonya: %15,5

Erişim engelleri, gelir düzeyine göre de farklılık göstermektedir. Örneğin Türkiye’de en yoksul kesimin %8,9’u, en zengin kesimin ise yalnızca %0,4’ü tıbbi muayene ihtiyacının karşılanamadığını belirtmiştir. Bu veriler, sağlık hizmetlerine erişimde gelir eşitsizliğinin önemli bir engel oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle gelir eşitsizliğinin yüksek olduğu ve ekonomik krizlerle mücadele eden ülkelerde, bu durum daha belirgin hale gelmektedir.

Medikal Turizmin Küresel Panoraması: Başlıca Hedefler ve Belirleyici Faktörler

Küresel sağlık turizminde belirleyici bir artış gözlemlenmektedir. Özellikle Kanada, Singapur, Japonya, İspanya ve Birleşik Krallık gibi ülkeler, medikal turizm endeksine göre en yüksek puanları alarak ön plana çıkmaktadır. Bu destinasyonlar sırasıyla; Kanada 76.47, Singapur 76.43, Japonya 74.23, İspanya 72.93 ve Birleşik Krallık 71.92 puan ile dikkat çeker. Medikal turizmi teşvik eden temel faktörler itici ve çekici olmak üzere ikiye ayrılır. İtici faktörler arasında;

  • Sağlık sistemine olan güvensizlik,
  • Tedavi seçeneklerinin kısıtlılığı,
  • Yetersiz sigorta kapsamı yer alır. Çekici faktörler ise daha çok destinasyonun sunduğu avantajlarla ilişkilidir. Bu çerçevede;
  • Altyapı,
  • Siyasi ve sosyal istikrar,
  • Döviz kurunun sağladığı avantajlar önem taşır. Sağlık hizmeti sağlayıcılarına yönelik çekici faktörler ise;
  • Pratisyen ve hastane itibarı,
  • Sağlık kuruluşlarının akreditasyonu,
  • Düşük medikal işlem ücreti gibi unsurlardır. Bu faktörler, uluslararası hastaların tedavi için destinasyon seçiminde önemli rol oynar.

Küresel Medikal Turizmde Finansal ve Ziyaretçi Sayısı Eğilimleri

Küresel medikal turizmin finansal büyüklüğü ve turist sayısındaki değişimler, sektörün dinamik yapısını yansıtmaktadır. 2019 yılında sektör, 105 milyar USD piyasa değeri ile zirveye ulaşmıştır. Ancak 2020’de, pandemi kaynaklı kısıtlamaların etkisiyle bu değer 71 milyar USD’ye düşmüştür. İlerleyen yıllarda ise kademeli bir toparlanma sürecine girilmiştir.

  • 2021: 82 milyar USD
  • 2022: 97 milyar USD

2023’te beklenen değer ise 120 milyar USD’dir. Bu artış, sektörün eski gücüne kavuştuğunun bir göstergesidir. Turist sayısı açısından da benzer bir trend gözlemlenmektedir.

  • 2019: 23 milyon turist
  • 2020: 14 milyon turist

2020’deki düşüş, seyahat kısıtlamalarının doğrudan etkisini yansıtmaktadır. Ancak turist sayısında 2021 ve 2022 yıllarında görülen artış, sektörün yeniden canlandığını işaret etmektedir.

  • 2021: 17 milyon turist
  • 2022: 21 milyon turist

2023 için turist sayısının 27 milyonu bulacağı tahmin edilmektedir. Bu sayı, pandemi öncesi dönemin de üzerine çıkılacağını göstermektedir. Küresel medikal turizm sektörü hem finansal büyüklük hem de turist sayısı açısından gösterdiği direnç ve toparlanma ile önemli bir ekonomik faktör olmaya devam etmektedir.

Sağlık Turizminde Tedavi Türlerine Göre Büyüme Dinamikleri

2019 ile 2023 yılları arasında sağlık turizminde görülen büyüme eğilimleri, bölgesel ve tedavi bazında çeşitlilik göstermektedir. Asya-Pasifik bölgesi, tedavi türlerine göre market büyümesinde lider konumdadır. Bu bölge, özellikle kardiyovasküler ve ortopedi alanlarında dikkat çekici bir ilerleme kaydetmiştir.

  • Kardiyovasküler ve ortopedi tedavileri, Asya-Pasifik’te sırasıyla %16,0 ve %14,9 oranında büyüme göstermiştir.
  • Nöroloji alanında, Latin Amerika, Orta Doğu ve Afrika bölgesi %15,5 ile en yüksek büyümeyi sergilemiştir.
  • Kanser tedavisinde Asya-Pasifik ve Latin Amerika, Orta Doğu ve Afrika bölgeleri %15,4 ve %15,2 büyüme oranlarıyla öne çıkmıştır.
  • Kısırlık tedavisinde ise Latin Amerika, Orta Doğu ve Afrika %15,1 ile dikkat çekici bir artış göstermiştir.

Yabancı hasta sayısındaki büyüme eğilimleri de benzer bir yönlendirme sergilemektedir. Nöroloji ve kanser tedavilerinde, yabancı hasta sayısındaki artışın, tedavi ihtiyacının yanı sıra demografik değişikliklerle ve sosyoekonomik faktörlerle ilişkili olduğu belirlenmiştir. Artan yaşlı nüfus ve yaşam sürelerinin uzaması, nörolojik hastalıklar ve kanser vakalarındaki artışı tetiklemektedir. Obezitenin artması ve kaliteli sağlık hizmetlerine erişimdeki zorluklar, özellikle kanser vakalarındaki artışı daha da pekiştirmektedir. Bu eğilimler, sağlık turizmi sektöründe farklı tedavi türlerine yönelik talebin artışını göstermektedir.

Sağlık Turizminde Öne Çıkan Küresel Noktalar ve Bölgesel Değerlendirmeler

2020-2021 döneminde, medikal turizm sektörü çeşitli bölgesel dinamiklerle şekillenmiştir. Kanada, Medikal Turizm Endeksi’ne (MTI) göre 76,5 endeks puanıyla en iyi destinasyon olarak öne çıkmıştır. Ardından Singapur 76,4 puanla ve Japonya 74,2 puanla sıralanmaktadır. Türkiye ise 63,6 endeks puanı ile 30. sırada yer alarak bölgesel bir aktör olarak kendini göstermiştir. İlginçtir ki, Asya bölgesi 69,1 endeks puanı ile ortalama en yüksek puana sahip bölge olarak dikkat çekmektedir.

Medikal Turizm Endeksi’nde dikkate alınan faktörler üç temel boyut altında incelenir:

  • Destinasyonun sunduğu ortam,
  • Medikal turizm endüstrisinin genişliği,
  • Tıbbi tesislerin ve hizmetlerin kalitesi.

Bu boyutlar içerisinde destinasyonun ekonomik durumu, güvenlik sunumu ve kültürel yakınlık gibi unsurlar çekiciliği artırırken; medikal turizm endüstrisi boyutu turistik imkanlar ve tedavi ücretlerini içerir. Tesis ve hizmet kalitesi ise doktorların uzmanlığı, sağlık hizmeti standartları ve tıbbi ekipmana erişim gibi kriterlere dayanır.

Bölgesel liderlerin ve ortalama endeks puanlarının detaylı bir listesi şu şekildedir:

Amerika Ortalaması: 65,9

  • Bölge Lideri: Kanada (76,7)

Avrupa Ortalaması: 67

  • Bölge Lideri: İspanya (72,9)

Orta Doğu Ortalaması: 62,2

  • Bölge Lideri: Dubai (71,9)

Asya Ortalaması: 69,1

  • Bölge Lideri: Singapur (76,4)

Afrika Ortalaması: 63,8

  • Bölge Lideri: Güney Afrika Cumhuriyeti (65,8)

Bu veriler, sağlık turizminde tercih edilen destinasyonların çeşitliliğini ve bölgesel liderlerin önemini vurgulamaktadır.

Uluslararası Sağlık Turizminde Fiyat Analizi

Sağlık hizmetlerinin maliyeti, uluslararası hastaların tedavi için destinasyon seçiminde önemli bir faktördür. Özellikle ABD gibi ülkelerde sağlık hizmetlerinin yüksek maliyeti, hastaları daha uygun fiyatlı alternatifler aramaya yönlendirmektedir. Bu bağlamda, medikal turizm destinasyonları arasındaki fiyat karşılaştırması dikkate değerdir. Farklı ülkelerde yapılan ameliyatların 2019 yılı için ücret karşılaştırmaları aşağıdaki gibidir:

Diz Replasmanı, Kalça Protezi Ameliyatı, Bypass, Anjiyoplasti ve Dental İmplant gibi sık yapılan ameliyatların maliyetleri

  • ABD’de Diz Replasmanı 35.0 Bin USD, Kalça Protezi Ameliyatı 40.4 Bin USD
  • İsrail’de Diz Replasmanı 25.0 Bin USD, Kalça Protezi Ameliyatı 36.0 Bin USD
  • Singapur’da Diz Replasmanı 16.0 Bin USD, Kalça Protezi Ameliyatı 13.9 Bin USD
  • Tayland’da Diz Replasmanı 14.0 Bin USD, Kalça Protezi Ameliyatı 17.0 Bin USD
  • Türkiye’de Diz Replasmanı 10.1 Bin USD, Kalça Protezi Ameliyatı 13.9 Bin USD
  • Ürdün’de Diz Replasmanı 9.5 Bin USD, Kalça Protezi Ameliyatı 8.0 Bin USD
  • Polonya’da Diz Replasmanı 8.2 Bin USD, Kalça Protezi Ameliyatı 5.5 Bin USD
  • Kolombiya’da Diz Replasmanı 7.2 Bin USD, Kalça Protezi Ameliyatı 8.4 Bin USD
  • Hindistan’da Diz Replasmanı 6.6 Bin USD, Kalça Protezi Ameliyatı 7.2 Bin USD

Bu karşılaştırmalar, ABD’deki yüksek sağlık hizmeti maliyetlerinin alternatif destinasyonlara yönelik ilgiyi artırdığını göstermektedir. ABD’de yapılan bypass operasyonu 123.000 dolarken, İsrail ve Hindistan gibi ülkelerde bu maliyetler önemli ölçüde daha düşüktür. Türkiye, sağlık hizmetleri açısından uygun fiyatları ve coğrafi konumu ile dikkat çekmektedir. Balkanlar ve Orta Doğu’dan gelen hastalar için ideal bir seçenektir. Maliyetlerin yanı sıra, ulaşım maliyetleri ve kur farkları da hastaların tasarrufunu etkilemektedir. Bu durum, bölgesel sağlık turizmi hubları oluşturulmasını teşvik etmektedir. Dolayısıyla, medikal turizm sektörü hem maliyet avantajları hem de coğrafi yakınlıklar göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir.

Sağlık Turizminde Karar Verici Faktörler

Medikal turizmi yönlendiren temel unsurlar, hastaların tedavi için sınırlar ötesine gitme kararlarını şekillendirir. Yetersiz sigorta kapsamı, özellikle estetik ve diş sağlığı gibi alanlarda, en büyük motivasyon kaynağıdır. Sağlık sistemine duyulan güvensizlik ve tedavi seçeneklerinin kısıtlılığı, hastaları yurt dışı alternatiflerini değerlendirmeye iten diğer faktörler arasında yer alır. Kültürel benzerlikler ve demografik etkiler gibi unsurlar da bu kararı etkileyebilir. Uluslararası seyahatin maliyeti ve destinasyonun coğrafi yakınlığı, medikal turizmin cazibesini artırır. Medikal turizm deneyimi ve tedavinin gizliliği, önemli birer motivasyon kaynağı olup, doktor ve yakın çevrenin tavsiyeleri, en etkili yönlendiricidir.

  • Sağlık Sistemine Duyulan Güvensizlik: %3
  • Tedavi Seçeneklerinin Sınırlılığı: %4
  • Kültürel Benzerlikler: %6
  • Demografik Etkiler: %6
  • Uluslararası Seyahatin Karşılanabilirliği: %12
  • Destinasyon Yakınlığı: %14
  • Medikal Turizm Deneyimi: %17
  • Tedavinin Gizliliği: %17
  • Yetersiz Sigorta Kapsamı: %21
  • Doktor, Aile veya Arkadaş Tavsiyesi: %29

Medikal turizmde destinasyon seçimi, sağlık sistemlerinin kalitesi ve özel tedavilere erişim imkanları gibi faktörlerle belirlenir. Sağlık hizmeti sağlayıcılarına yönelimde ise, servis kalitesi ve medikal işlem ücretleri ön plana çıkar.

  • Sağlık Personelinin Dil Bilirliği: %44
  • Sağlık Kuruluşlarının Akreditasyonu: %40
  • Bekleme Süresi: %32
  • Tedavi ve İlaca Ulaşım: %17
  • Hastane İtibarı: %14
  • Pratisyen İtibarı: %5

Bu çerçevede, medikal turizmin yönünü belirleyen faktörler, hastaların sağlık hizmetlerine erişimdeki engelleri aşmalarına yardımcı olur. Sağlık turizmi, global bir fenomen olarak hem hasta hem de sağlık hizmeti sunucuları için yeni fırsatlar sunmaktadır.

İspanya’nın Sağlık Turizmi Açısından Profili

Madrid merkezli İspanya, 47,42 milyonluk nüfusuyla dikkat çeker. Resmi dili İspanyolca olan bu ülke, 2021 yılında 1,427 trilyon dolarlık bir GSYİH’ye sahiptir. Kişi başına düşen milli gelir 30.103,51 dolar olarak kaydedilmiştir. Sağlık sektörü, GSYİH’nin %10,71’ini temsil ederken, kişi başına düşen sağlık harcaması 2.900,65 doları bulmuştur. Halkın cebinden yapılan sağlık giderleri, toplam sağlık harcamalarının %19,62’sini oluşturur. Sağlık personeli sayılarına bakıldığında;

  • Doktor: 268 bin
  • Ebe ve Hemşire: 316,1 bin
  • Diş Hekimi: 38 bin
  • Cerrah: 47,9 bin

olarak sıralanmaktadır. Sağlık personeli yoğunluğu, her bin kişiye düşen doktor sayısı 5,92, ebe ve hemşire sayısı ise 3,87’dir. Medikal turizmde İspanya, yıllık yaklaşık 140.000 turist ağırlamakta ve bu alandan elde ettiği gelir 600 milyon Euro’ya ulaşmaktadır. JCI akreditasyonuna sahip kurum ve programların sayısı 33’tür. Medikal Turizm Endeksi’nde 4. sırada yer alan İspanya, özellikle Birleşik Krallık, Almanya ve ABD’den hasta çekmektedir. En çok rağbet gören tedavi alanları ise;

  • Estetik
  • Geriyatri
  • Dental
  • IVF
  • Ortopedi

olarak belirlenmiştir. Bu veriler, İspanya’nın sağlık turizmi sektöründeki güçlü konumunu göstermektedir.

Singapur’un Sağlık Turizmi Açısından Profili

Singapur, sağlık turizmi alanında dikkat çekici bir konuma sahiptir. Şehir-devlet, medikal turizm endeksinde 46 ülke arasında ikinci sırayı alarak önemli bir başarıya imza atmıştır. Bu başarının arkasında, yüksek kalitede sağlık hizmetleri ve JCI akreditasyonuna sahip 5 kurum ve program yer almaktadır. Ayrıca Singapur, sağlık personeli yoğunluğu açısından da dikkat çekmektedir; doktor yoğunluğu 6,2 bin kişi başına düşerken, ebe ve hemşire yoğunluğu 2,3 bin kişi başınadır. Bu yoğunluk, ülkenin sağlık hizmetleri kalitesini yansıtmaktadır. Sağlık harcamaları da GSYİH’nin %6,05’ini oluştururken, kişi başına düşen sağlık harcaması 3.537,71 dolar seviyesindedir. Medikal turist sayısı olarak 2019 yılında yaklaşık 45.000 ziyaretçi ağırlamıştır. Singapur, özellikle aşağıdaki tedavi alanlarında yüksek tercih edilir:

  • Estetik
  • Kanser
  • Dental
  • Kardiyoloji
  • Ortopedi
  • Nöroloji

Bu tedavi alanları, uluslararası hastaların Singapur’u tercih etme nedenlerinin başında gelmektedir. Hastalar genellikle Endonezya, Malezya ve Çin gibi komşu ülkelerden gelmektedir. Bu durum, Singapur’un coğrafi konumunun da sağlık turizmi açısından önemli bir avantaj olduğunu göstermektedir.

Dubai’nin Sağlık Turizmi Açısından Profili

Dubai, sağlık turizmi sektöründe önemli bir konuma sahiptir. 2020 yılında yaklaşık 500.000 medikal turist ağırlamış ve 3.29 milyar dolar gelir elde etmiştir. Bu başarı, 217 JCI akreditasyonu bulunan kurum ve programın kalitesini yansıtmaktadır. Medikal turizm endeksi sıralamasında 46 ülke arasından 6. sıraya yerleşmiştir ki bu, bölgesel ve küresel düzeyde tanınan bir prestijdir. Aşağıdaki tedavi alanları özellikle tercih edilmektedir:

  • Estetik
  • Oftalmoloji
  • Dental
  • Kardiyoloji
  • Ortopedi
  • IVF
  • Bariyatri

Doktor ve sağlık personeli sayısı açısından Dubai, yüksek bir yoğunluğa sahiptir. 2020 yılı itibarıyla 59.0 bin doktor, 26.7 bin ebe ve hemşire, 6.9 bin diş hekimi hizmet vermektedir. Bu durum, sağlık hizmetlerinin kalitesini ve erişilebilirliğini artırmaktadır. Dubai’nin sağlık turizmi, özellikle Asya ve Arap GCC ülkeleri olmak üzere geniş bir coğrafyadan hastaları çekmektedir. Sağlık harcamaları GSYİH’nin %5,67’sini, kişi başına düşen sağlık harcaması ise 2.191,81 doları oluşturmaktadır. Cepten yapılan sağlık harcamaları, toplam sağlık harcamalarının %11,21’ini teşkil etmektedir. Dubai’nin sağlık turizmi sektörü, sürekli gelişim göstermekte ve uluslararası hasta çekme kapasitesini artırmaktadır.

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Sağlık Turizmi Açısından Profili

Güney Afrika Cumhuriyeti, sağlık turizmi açısından önemli bir destinasyon haline gelmiştir. Ülke, üç başkenti Cape Town, Pretorya ve Bloemfontein ile dikkat çekerken, 59,39 milyonluk nüfusa sahiptir. Resmi dil Afrikanca olan bu ülkenin 2021 yılında GSYİH’sı 419 milyar dolar olarak kaydedilmiştir. Bu ekonomik büyüklük, kişi başına düşen GSYİH’yi 7.055,04 dolar yapmaktadır. Sağlık harcamaları konusunda, GSYİH’nin %8,58’i sağlığa ayrılmaktadır. Kişi başına düşen sağlık harcaması 2020 itibarıyla 1.489,46 dolara ulaşmış, cepten yapılan sağlık harcamaları ise toplam sağlık harcamalarının %5,36’sını oluşturmaktadır.

Sağlık Personeli Sayısı (2021):

  • Doktor Sayısı: 280.000
  • Ebe ve Hemşire Sayısı: 45.100
  • Diş Hekimi Sayısı: 6.600

Sağlık personeli yoğunluğu, doktorlar için bin kişi başına 1,3, ebe ve hemşireler için ise bin kişi başına 0,8 olarak belirlenmiştir. Medikal turizm verilerine göre, ülke 2019 yılında yaklaşık 350.000 medikal turisti ağırlamıştır. Ancak JCI akreditasyonu bulunan kurum ve program sayısının 0 olması dikkat çekicidir. Medikal Turizm Endeksi’nde 22/46 sıralamasına yerleşen Güney Afrika, çevre ülkelerden hasta çekmektedir.

Hasta Çeken Ülkeler:

  • Lesotho
  • Svaziland
  • Mozambik
  • Botsvana
  • Zimbabve

Sık tercih edilen tedavi alanları arasında estetik, kardiyoloji, dental, IVF, ortopedi ve organ nakli bulunmaktadır. Bu alanlardaki uzmanlık, uluslararası hastaların Güney Afrika’yı tercih etmesinde önemli bir faktördür. Dolayısıyla, ülke sağlık turizmi açısından potansiyelini her geçen yıl daha fazla ortaya koymaktadır.

Meksika’nın Sağlık Turizmi Açısından Profili

Meksika’nın sağlık turizmi sektörü, son yıllarda önemli bir büyüme göstermiştir. Ülke, yılda yaklaşık 1,2 milyon medikal turist ağırlamaktadır. Bu turistlerin çoğunluğu estetik, kardiyoloji, dental ve ortopedi gibi alanlarda tedavi aramaktadır. Özellikle ABD ve Kanada’dan gelen hastalar, Meksika’nın medikal hizmetlerindeki uygun fiyatlar ve yüksek kaliteyi tercih etmektedirler. Meksika’nın sağlık turizmindeki geliri 2017 yılında 315 milyon dolar olarak kaydedilmiştir. Ayrıca, ülkede JCI akreditasyonuna sahip 8 kurum ve program bulunmaktadır. Bu durum, uluslararası standartlarda hizmet verildiğinin bir göstergesidir. Medikal Turizm Endeksi’nde Meksika, 2020-2021 döneminde 46 ülke arasında 42. sırada yer almıştır. Sağlık sektörüne yapılan yatırımlar ve sağlık personelinin sayısı da ülkenin sağlık hizmetleri kalitesini artırmaktadır.

Hasta Çeken Ülkeler:

  • ABD
  • Kanada

Sık Tercih Edilen Tedavi Alanları:

  • Estetik
  • Kardiyoloji
  • Dental
  • Ortopedi
  • Bariyatri

Sağlık hizmetlerine yapılan harcamalar, Meksika’nın GSYİH’sının %6,24’ünü oluşturmakta ve kişi başına düşen sağlık harcaması 538,57 dolar olarak belirlenmiştir. Cepten yapılan sağlık harcamaları, toplam sağlık harcamalarının %38,77’sini temsil etmektedir. Ülkede 307,5 bin doktor, 223 bin hemşire ve teknisyen, 14,7 bin diş hekimi bulunmaktadır. Bu sağlık personeli yoğunluğu, doktor başına 2,5 bin kişi ve ebe ile hemşire başına 4,8 bin kişi olarak hesaplanmıştır. Bu veriler, Meksika’nın sağlık turizmi alanında sunduğu fırsatları ve potansiyeli açıkça ortaya koymaktadır.

Türkiye’nin Sağlık Turizmi Açısından Profili

Türkiye, sağlık turizminde önemli bir merkez haline gelmiştir. Uluslararası hasta akışını etkileyen pek çok faktör bulunmaktadır. Bunlardan ilki, Türkiye’nin sunduğu uygun fiyatlarla yüksek kaliteli hizmettir. Ülkedeki hastaneler, nitelikli personeli ve ileri teknoloji donanımları ile dikkat çeker. Türkiye’nin sağlık turizmi alanında elde ettiği başarılar, özellikle onkoloji tedavilerindeki liderliğiyle bölgede fark yaratmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin diğer sağlık hizmetleri alanlarında da tercih edilmesine katkı sağlamaktadır.

  • Sağlık Turisti Sayısı (2022): 1,26 Milyon
  • Sağlık Turizmi Geliri (2021): 2,12 Milyon $
  • JCI Akreditasyonu Bulunan Kurum ve Program Sayısı: 35
  • Medikal Turizm Endeksi Sıralaması (2020-2021): 30/46

Uluslararası hastaların tercihleri arasında;

  • Estetik,
  • Oftalmoloji,
  • Dental,
  • Ortopedi,
  • Bariyatri,
  • Doğurganlık Tedavileri yer almaktadır.

Türkiye, sağlık turizmi kapsamında farklı tedavi alanları sunarak geniş bir yelpazede hizmet vermektedir. Bu çeşitlilik, uluslararası hastaların Türkiye’yi tercih etme nedenlerini çeşitlendirir. Ülkedeki sağlık kuruluşlarının yüksek standartları ve uygun fiyat politikaları, Türkiye’yi sağlık turizminde cazip bir destinasyon yapmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye sağlık turizmi alanında dünya çapında önemli bir konuma sahiptir. Bu başarı, ülkenin sağlık altyapısının güçlü olmasından ve uluslararası standartlardaki hizmetler sunmasından kaynaklanmaktadır.

Türkiye’nin Sağlık Turizmindeki Yükselişi

Türkiye, son yıllarda sağlık turizminde önemli bir yükseliş göstermiştir. Özellikle Asya ve Avrupa kıtaları arasında stratejik bir konuma sahip olması, bu alandaki büyümesini desteklemiştir. Sağlık hizmetlerinin kalitesi ve uygun maliyeti, uluslararası hastaları cezbetmektedir. Pandemi sürecinde yaşanan düşüşe rağmen, Türkiye sağlık turizmindeki ivmesini kaybetmemiş, aksine artırmıştır. Bu durum hem sağlık turisti sayısında hem de elde edilen gelirlerde net olarak gözlemlenmektedir.

  • 2018 yılında 594,9 bin sağlık turisti ağırlayan Türkiye, 0,68 milyar USD gelir elde etmiştir.
  • 2019 yılında bu sayı 701,0 bine yükselirken, gelir 1,41 milyar USD’ye çıkmıştır.
  • 2020’de pandemi nedeniyle düşüş yaşansa da 407,4 bin turistten 1,16 milyar USD gelir sağlanmıştır.
  • 2021 yılında 670,7 bin sağlık turistinin ziyaretiyle, 1,73 milyar USD gelir elde edilmiştir.
  • 2022 yılında ise 1.258,4 bin sağlık turisti Türkiye’yi tercih etmiş, bu da 2,12 milyar USD’lik bir gelire yol açmıştır.

Bu veriler, Türkiye’nin sağlık turizmi alanında dünya çapında bir merkez haline geldiğini göstermektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir