Sağlık turizmi, tarih boyunca insanlığın ilgisini çekmiş bir alan olmuştur. Özellikle Türkiye, zengin termal kaynaklarıyla bu alanda öne çıkar. Ancak sağlık turizminin gelişimi, sadece doğal kaynakların varlığıyla sınırlı değildir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte, bu alanda yapılan yatırımlar ve uygulanan politikalar, turizmin çeşitlenmesine ve gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. Ayrıca sosyal ve medikal turizm gibi alt dalların ortaya çıkışı, Türkiye’nin sağlık turizmi portföyünü genişletmiştir. Bu süreç, ülkenin sağlık turizmindeki yüzyıllık serüvenini şekillendiren dört dönemi kapsar. Her dönem, sağlık turizminin evriminde belirleyici olmuştur.
Sağlık Turizminin Kökenleri ve Evrimi
Tedavi ve sağlığı koruma gayesi, insanları asırlar boyunca farklı yerlere seyahat ettirmiştir. İlk çağlardan itibaren, kaplıcalar ve şifalı sular sağlıkla ilgili seyahatlerin odağında yer almıştır. Bu alanlarda kurulan sağlık tesisleri, insanlığın sağlık arayışının fiziksel izlerini taşır. Türkiye’nin sağlık turizmi alanındaki yüzyıllık geçmişi, Bizans döneminden kalan kaplıcaların restorasyonuyla yeni bir ivme kazanmıştır. Özellikle Yalova ve Bursa’daki kaplıcalar, bu sürecin öne çıkan örnekleridir. Türk mimarisi ile yeniden şekillendirilen bu kaplıcalar, sosyal termalizmin temellerini atmıştır.
1980’li yıllarda sağlık turizmi adına önemli adımlar atılmıştır. Kalkınma planları içinde yer alan teşvik tedbirleri, sektörün reforma tabi tutulmasını sağlamıştır. Bu dönemde;
- Termal turizm
- Medikal turizm
- Erişilebilir turizm
- İleri yaş turizmi
alanlarında kalitenin ve rekabet gücünün artırılması hedeflenmiştir. Sağlık turizminin tarihsel gelişimi üzerine yapılan çalışmalar, genellikle kısa dönemleri veya geniş zaman aralıklarını kapsar. Ancak bu çalışma, Cumhuriyet döneminden günümüze sağlık turizminin evrimini kırılma noktaları üzerinden inceleyerek, bu alanda detaylı bir perspektif sunar.
Yaklaşım ve Araştırma Metodolojisi
Bu çalışma, Türkiye’de sağlık turizminin gelişim sürecini analiz ederken, dönemselleştirmenin önemine odaklanmaktadır. İlgili literatür ve arşiv kaynaklarının detaylı bir incelemesi yapılmıştır. Bu süreçte, konuyla ilgili çeşitli dönemlerden gelen gazete haberleri, kitaplar, arşiv belgeleri, yasa ve yönetmelikler, akademik tezler, makaleler ve bildiriler titizlikle incelenmiştir. Ayrıca, kalkınma planlarındaki sağlık turizmi ile ilgili bölümler özenle tasnif edilmiştir. Araştırma, sağlık turizminin Cumhuriyet döneminden bugüne olan evrimini dört ana dönem üzerinden irdeler:
- Kaplıca Merkezlerinin Açılışı (1923-1962)
- Sosyal Termalizm Uygulamaları (1963-1983)
- Sağlık Turizmine İlişkin Teşvik Politikaları (1985-2000)
- Reform Dönemi ve Eylem Planları (2001-2023)
Her bir dönemin, sektörün gelişiminde kritik role sahip olduğu vurgulanmaktadır. Dönemselleştirme, bu kompleks süreci daha anlaşılır kılmak için tercih edilmiştir. Bu çalışma, sağlık turizmi alanında Türkiye’nin nasıl bir evrim geçirdiğini ve bu süreçte hangi dönüm noktalarının belirleyici olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır. Sonuç olarak, sağlık turizminin geçmişten günümüze uzanan yolculuğu, sistematik bir yaklaşımla ele alınmıştır.
Sağlık Turizminde Milat Oluşturan Dönemler
Türkiye’de sağlık turizminin evrimi, Cumhuriyet’in ilk yıllarından günümüze dek dört önemli döneme ayrılarak incelenmiştir. Bu süreçte sağlık turizmi, kaplıca merkezlerinin açılmasıyla temellerini atmıştır. Ardından sosyal termalizmin ön plana çıkmasıyla birlikte, bu alanda yeni bir sayfa açılmıştır. Daha sonra, sağlık turizmini teşvik eden politikaların gelişimi ile sektörün çehresi değişmiştir. Son olarak, reformlar ve eylem planları ile sağlık turizmi, uluslararası alanda rekabetçi bir konuma ulaşmıştır. Bu dönemler şu şekildedir:
- 1923-1962: Kaplıca merkezlerinin kurulduğu başlangıç dönemi,
- 1963-1983: Sosyal termalizm uygulamalarının yaygınlaştığı dönem,
- 1985-2000: Teşvik politikaları ile sağlık turizminin desteklendiği dönem,
- 2001-2023: Reformlar ve eylem planları ile yeni bir ivme kazanılan dönem.
Her biri, Türkiye’deki sağlık turizminin gelişiminde belirleyici rol oynamıştır.
Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Termal Kaynakların Keşfi ve Geliştirilmesi
Cumhuriyet döneminin başlangıcında Türkiye, termal kaynaklarını sağlık turizminin bir parçası olarak değerlendirmeye yönelik önemli adımlar atmıştır. Atatürk’ün kişisel deneyimleri, kaplıcaların sağlık üzerindeki olumlu etkilerini göstermiş ve bu alanda yatırım yapılmasının önünü açmıştır. Özellikle Havza, Yalova ve Bursa kaplıcalarının geliştirilmesi, bu dönemin öne çıkan gelişmeleri arasındadır.
- Havza Kaplıcaları, Atatürk’ün sağlık için önemli bir merkez olarak gördüğü ve inkılap çalışmalarına devam edebilmesi için önemli bir rol oynadığı yerdir.
- Yalova ve Bursa kaplıcaları, Cumhuriyet’in ilk yıllarında sağlık turizmi açısından önem kazanmış, halkın yararına işletilmeye başlanmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan önergeler ve alınan kararlar, kaplıcaların ıslahı ve geliştirilmesi için önemli birer adımdır. Özellikle Kocaeli, Muğla ve Rize milletvekillerinin kaplıcaların önemini vurgulayan ve geliştirilmesini talep eden önergeleri bu sürecin milatlarından biri olmuştur.
Ayrıca, kaplıcalara yönelik somut yatırımlar da gözlemlenmiştir. İzmir, İstanbul ve Diyarbakır’da kaplıcaların işletmesi ve geliştirilmesi adına önemli adımlar atılmıştır. Bu yatırımların yanı sıra, Atatürk’ün Yalova kaplıcalarına olan özel ilgisi, kaplıcaların modernizasyonu için önemli bir ivme kazandırmıştır.
Yalova Kaplıcaları, Cumhuriyet’in ilk modern termal istasyonu olarak dikkat çekmektedir. Atatürk’ün bizzat ilgilendiği bu kaplıca, kaynak yetersizliğine rağmen geliştirilmeye çalışılmıştır. Kaplıcanın işletmesinin farklı kurumlara devredilmesi ve termal otelin yapımı, bu dönemin önemli gelişmeleri arasında yer alır.
Yalova Kaplıcaları’nın yanı sıra Bursa Kaplıcaları da Cumhuriyet döneminde önemli bir gelişme kaydetmiştir. Bursa’nın Çekirge ve Bademlibahçe bölgelerindeki kaplıcalar, modern kaplıca turizminin temellerini atmıştır. Bu süreçte Çelik Palas Oteli ve Çekirge Kaplıca binası gibi önemli yapıların inşası, Bursa’yı önemli bir kaplıca merkezi haline getirmiştir.
Bu dönemde yapılan yatırımlar ve alınan kararlar, Türkiye’de sağlık turizminin temellerinin atılmasında kritik bir role sahiptir. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren kaplıcaların geliştirilmesi, sağlık turizminin bugünkü seviyesine ulaşmasında önemli bir etken olmuştur.
Türkiye’de Sağlık Turizminin Merkezleri
Türkiye, termal kaynaklar bakımından zengin bir coğrafyaya sahiptir. Bu kaynakların sağlık turizmine katkısı yadsınamaz bir gerçektir. Balıkesir ilinde Gönen, Edremit ve Susurluk ön plana çıkar. Gönen, modern sağlık turizminin beşiği sayılmaktadır. Edremit’teki Derman Kaplıcası ve Susurluk’taki Kepekler Kaplıcası da bu alanda adından söz ettirmiştir. Ankara’nın Kızılcahamam ve Ayaş ilçeleri de kaplıcalarıyla dikkat çeker. Kızılcahamam, tarih boyunca birçok yenilemeye sahne olmuş, Ayaş ise özel bir şirket tarafından işletilerek fark yaratmıştır.
Çanakkale’de Kestanbol Kaplıcası, Ezine Belediyesi’nin çabalarıyla yeniden halka açılmıştır. Kütahya’da belediyenin önemli projelerinden biri Ilıca ve Yoncalı Kaplıcaları’nın yenilenmesi olmuştur. İzmir’de Balçova Kaplıcası, Cumhuriyet döneminde aldığı destekle gelişimini sürdürmüştür. Afyonkarahisar’ın Gazlıgöl Kaplıcası da benzer bir ivme kazanmıştır.
Aşağıda, deniz kıyısında ve radyoaktif özellik gösteren kaplıcaların listesi bulunmaktadır:
Deniz Kıyısında Bulunan Kaplıcalar:
- Armutlu (Bursa)
- Kestanbol (Çanakkale)
- Çeşme-Şifne (İzmir)
- Doğanbey (İzmir)
- Sultaniye (Muğla)
- Karaada (Muğla)
- Güre (Balıkesir)
Radyoaktif Özellik Gösteren Kaplıcalar:
- Sandıklı (Afyonkarahisar)
- Kös (Bingöl)
- Kestanbol (Çanakkale)
- Pamukkale (Denizli)
- Pasinler (Erzurum)
- Çardak (Eskişehir)
- Bayramhacı (Kayseri)
- Muratdağı ve Yoncalı (Kütahya)
- Ilgın (Konya)
- Sultaniye (Muğla)
- Kozaklı (Nevşehir)
- Ladik (Samsun)
- Ayder (Rize)
- Sarıkaya (Yozgat)
- Dutlu (Ankara)
- Kepekler (Balıkesir)
- Bademlibahçe (Bursa)
- Vakıfbahçe (Bursa)
Yasal düzenlemeler kaplıcaların işletilmesi ve korunması açısından büyük önem taşır. 1926 yılındaki Yer Altı Suları Hakkında Kanun ile başlayan süreç, kaplıcaların istismarını düzenleyen 927 sayılı Kanun ile devam etmiştir. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve diğer yasalar, maden sularının kullanımı ve tesislerin işletilmesi konusunda önemli adımlar atmıştır. 1939 yılında Yalova Kaplıcalarının İşletilmesi ve geliştirilmesine dair kanun, kaplıcaların yönetimi konusunda yeni bir dönem başlatmıştır.
Bu süreçte, İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde kurulan Hidro-Klimatoloji Kürsüsü, termal turizmin bilimsel altyapısını oluşturmuştur. Türkiye’deki termal kaynakların ilk ciddi araştırması bu kürsü tarafından yapılmıştır. Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) kararıyla eğitim ve öğretime devam eden bu anabilim dalı, termal turizmin gelişimine katkıda bulunmuştur.
Sosyal Termalizm Dönemi ve Devlet Destekli Uygulamalar: 1963-1983
Türkiye’de sağlık turizminin altın çağlarından biri, 1963 ile 1983 yılları arasında yaşanmıştır. Bu dönem, sosyal termalizmin yükselişi ve devletin bu alana olan katkılarının arttığı bir süreç olarak öne çıkar. Türk toplumunda termal suların şifalı etkilerinden yararlanma geleneği, Budapeşte’deki Velibey Hamamı gibi tarihi mekânlarda da kendini gösterir. Ancak bu dönemdeki asıl gelişme, sosyal termalizmin devlet politikaları aracılığıyla desteklenmesidir.
- Sosyal termalizm, ekonomik imkânları kısıtlı bireylerin de termal kaynaklardan faydalanabilmesini hedefler.
- Bu dönemde, dar gelirli ve yoksul kişilerin devlet yardımıyla hizmetlerden yararlanması teşvik edilmiştir.
1963 yılında başlayan Birinci Kalkınma Planı ile sağlık turizmine yönelik yatırımlar ön plana çıkmıştır. Plan, Bursa Kaplıcası gibi önemli termal merkezlere yatırım yapılmasını öngörmüştür. Aynı zamanda şehircilik çalışmaları ve turizm yatırımları arasında sağlık turizminin önemi vurgulanmıştır. İlk beş yıllık plan döneminde sağlık turizmine ayrılan bütçe, alana olan ciddi yatırımın bir göstergesidir.
- Birinci Kalkınma Planı’nda sağlık turizmine ayrılan yıllık 11,1 milyon TL, toplamda 55,5 milyon TL yatırım anlamına gelir.
- İkinci Kalkınma Planı’nda ise her yıl 15 milyon TL ayrılarak toplam 75 milyon TL’lik bir yatırım planlanmıştır.
Bu yatırımların yanı sıra, 1964 yılında yapılan bir envanter çalışması, Türkiye’deki şifalı su kaynaklarının ve termal turizm potansiyelinin boyutunu ortaya koymuştur. Bu çalışma, iç turizmdeki şifalı sulardan yararlanan kişi sayısının milyonları bulduğunu göstermiştir. Ayrıca sabit konaklama tesislerinin ve yatak sayısının arttırılmasına yönelik çabalar, sosyal termalizmin desteklenmesi açısından önemli adımlardır.
Türkiye’nin sosyal termalizm dönemi, sadece termal kaynakların kullanımını yaygınlaştırmakla kalmamış, aynı zamanda devletin sağlık hizmetlerine erişimde eşitlik ve sosyal adaleti teşvik etme çabalarını da yansıtmıştır. Devletin sosyal termalizme yönelik politika ve yatırımları, bu dönemde sağlık turizminin gelişiminde kilit bir rol oynamıştır. Bu süreç, Türkiye’de sağlık turizminin sosyal boyutunun güçlendirilmesine ve daha geniş halk kitlelerinin bu hizmetlerden faydalanabilmesine olanak sağlamıştır.
1985-2000 Yılları Arasında Sağlık Turizminin Gelişimine Yönelik Teşvik Ve Düzenlemeler
Türkiye’de sağlık turizminin altın çağı olarak kabul edilen 1985-2000 yılları arasında, bu alandaki gelişimi destekleyici çeşitli teşvikler ve düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Öncelikle, 1985 yılında başlayan bu dönem, sağlık turizminin geliştirilmesine yönelik stratejik planlamaların yapıldığı bir zaman dilimini işaret eder. Bu dönemin başlangıcını Beşinci Kalkınma Planı belirlemiştir. Plan, sağlık turizmi dahil olmak üzere birçok alternatif turizm türünün geliştirilmesini öngörmüştür.
- Beşinci Kalkınma Planı’nda (1985-1989), sağlık turizmi dahil alternatif turizm çeşitlerinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Planın temel ilkeleri arasında ekolojik dengenin korunması ve çevrenin temiz tutulması bulunmaktadır.
- Altıncı Kalkınma Planı (1990-1994), önceki planın devamı niteliğindedir ve sağlık turizmi ile üçüncü yaş turizminin teşvik edilmesi üzerinde durulmuştur.
- Yedinci Kalkınma Planı (1996-2000), turizmin 12 aya yayılmasını ve yeni turizm alanlarının yaratılmasını amaçlamıştır. Bu kapsamda termal ve sağlık turizminin geliştirilmesine yönelik faaliyetler öne çıkarılmıştır.
Bu dönemde sağlık turizmine ilişkin önemli yasal düzenlemeler de yapılmıştır. Sağlık turizmi tesislerinin tanımlanması, belgelendirilmesi ve teşvik edilmesi üzerine odaklanan bu düzenlemeler şunlardır:
- Maden Suları (Mineralli Sular) Yönetmeliği, 1988 yılında yayımlanarak kaplıcalar hakkındaki ilk yönetmelik olmuştur.
- Aynı yıl, 3487 sayılı Kanun ile Turizmi Teşvik Kanunu’na bir madde eklenmiş, turizm merkezi ilan edilen yerlerin ve termal kaynakların yönetimi belirlenmiştir.
- 1991’de, Turizm Yatırım ve İşletmelerin Niteliklerine İlişkin Yönetmelik sağlık turizmi tesislerinin standartlarını belirlemiştir.
- 1993’te, Turizm Alan ve Merkezlerinde Yeralan Termal Suların Kullanma Hakkı ve İşletilme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik termal su kullanımını düzenlemiştir.
- Aynı yıl içinde, teşvik kredileri sağlık ve termal turizmini destekleyici nitelikte düzenlenmiştir.
Bu dönem, devletin sağlık turizmine verdiği önemin arttığını göstermektedir. Sağlık turizmi yatırımları için sunulan devlet yardımları, bu alanda yapılan yatırımları teşvik etmiş ve sektörün gelişimine katkı sağlamıştır. Sağlık turizmi için ayrılan kredi oranlarının diğer yatırımlara göre daha yüksek olması, devletin bu alana olan inancını ve destekleyici tutumunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu stratejik adımlar, Türkiye’nin sağlık turizminde uluslararası alanda rekabetçi bir konuma gelmesine önemli ölçüde katkı sağlamıştır.
2001-2023 Yılları Arasında Sağlık Turizminde Yaşanan Gelişmeler
- yüzyılın başlarında küresel turizm sektörü, özellikle de sağlık turizmi, bir dizi zorlukla karşı karşıya kalmıştır. Bu dönemde yaşanan terör saldırıları, ekonomik durgunluklar, salgın hastalıklar ve çatışmalar turizmi olumsuz etkilemiştir. Ancak Türkiye, bu engelleri aşmayı başararak sağlık turizminde önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Reform dönemi olarak adlandırılan bu süreçte, sağlık turizmi alanında birçok yenilik gerçekleşmiştir.
Yeni politikalar ve eylem planları, sağlık turizminin çeşitlenmesine ve gelişimine büyük katkılar sağlamıştır. Sekizinci Kalkınma Planı’nda dış pazarlara yönelik stratejiler belirlenmiş, tüketici tercihlerinin değişimiyle birlikte alternatif turizm çeşitlerine odaklanılmıştır. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda ise Türkiye’nin sağlık hizmetlerindeki uygun fiyat, yüksek kalite ve jeotermal kaynaklarının rekabetçiliği ön plana çıkarılmıştır. Bu dönemde turizmin mevsimlik ve coğrafi dağılımının iyileştirilmesi, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinde yapısal reformların gerekliği vurgulanmıştır.
Onuncu Kalkınma Planı’nda sağlık turizminin daha da geliştirilmesi için öncelikli dönüşüm programlarına yer verilmiştir. Bu programlar kapsamında:
- Sağlık Bakanlığı, sağlık turizminin kurumsal ve hukuki altyapısını geliştirmeye yönelik eylem planları sunmuştur.
- Kültür ve Turizm Bakanlığı, sağlık turizminin fiziki ve teknik altyapısını iyileştirmek ve etkin tanıtım ve pazarlama yapmak amacıyla harekete geçmiştir.
Bunların yanı sıra, sağlık turizmi alanında hizmet kalitesinin artırılması ve rekabet edebilirliğin güçlendirilmesine odaklanılmıştır. Medikal turizm, termal turizm, erişilebilir turizm ve ileri yaş turizmi gibi alt dallarda kalite yükseltilmiş, Türkiye’nin sağlık turizmindeki çekiciliği artırılmıştır.
On Birinci Kalkınma Planı’nda ise sağlık turizmine yönelik hukuki düzenlemelerin tamamlanması, akreditasyon ve denetim altyapısının güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Aynı zamanda, sağlık turizminin tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine özel önem verilmiştir. Bu plan kapsamında yapılan çalışmalarla, sağlık turizminde ortalama konaklama süresinin artırılması, turizmin yıl boyunca sürdürülebilirliği hedeflenmiştir.
Yasal düzenlemeler ve stratejik eylem planları ile Türkiye’nin bu alanda yaşadığı dönüşüm, ülkenin bu alandaki potansiyelini maksimize etmeyi amaçlamıştır. Bu çabaların sonucunda Türkiye, sağlık turizminde dünya çapında bir destinasyon haline gelmiş, sağlık hizmetlerinin kalitesi ve çeşitliliği artmıştır. Sağlık turizmi, Türkiye’nin turizm sektöründe önemli bir yer tutar hale gelmiş, uluslararası alanda rekabet edebilirliğini artırmıştır.
Türkiye’de Sağlık Turizmi Katılımcılarının Genel Turizm Ziyaretçileri İçindeki Yeri
Türkiye, sağlık turizminde önemli bir yükseliş kaydetmiştir. Bu gelişim, özellikle son yıllarda daha da belirginleşmiştir. Sağlık turizmi, genel turizm ziyaretçi sayılarına oranla incelendiğinde, bu alandaki artış net olarak görülmektedir. Özellikle 2003 ve 2022 yılları arasında sağlık turizminin katılımcı sayısında dikkate değer bir artış yaşanmıştır. Bu süreçte ise ziyaretçilerin toplam turizm ziyaretçilerine oranı, yıllar içinde önemli dalgalanmalar yaşasa da genel olarak artış göstermiştir. İlgili dönemde;
- 2003 yılında ziyaretçilerin oranı %0,86 iken,
- 2022 yılına gelindiğinde bu oran %2,45’e ulaşmıştır.
Bu veriler, Türkiye’nin sağlık turizmindeki potansiyelini ve bu alandaki yükselişini göstermektedir. Ayrıca 2020 ve 2021 yılları, pandemi koşullarının turizm sektörü üzerindeki etkisine rağmen, ziyaretçi oranlarında önemli bir artış yaşandığını belgelemektedir. Bu dönemlerde ise genel turizm ziyaretçi sayılarına kıyasla daha az etkilenmiş, hatta artışını sürdürebilmiştir. Bu gelişim, sağlık turizminin Türkiye’deki potansiyelini ve bu alana olan ilginin artarak devam ettiğini göstermektedir.
Sağlık Turizmi Gelirinin Turizm Gelirine Oranı
İncelenen süreç boyunca, genel turizm gelirlerinin önemli bir parçası haline gelmiştir. Özellikle 2003 yılından itibaren bu alandaki gelirlerde gözle görülür bir artış söz konusudur. Yıllar geçtikçe sağlık turizminden elde edilen gelir, toplam turizm gelirlerine oranla değişkenlik göstermiş; bu durum, sektördeki dinamiklerin ve yatırımların etkisini açıkça ortaya koymaktadır.
- 2003-2006 yılları arasında turizm gelirlerine oranı yavaş yavaş artış göstermiştir.
- 2007-2012 döneminde bu oran daha da yükselerek sektörün güçlendiğini kanıtlamıştır.
- 2013-2019 yılları arasında ise gelirler, genel turizm gelirlerine oranla en yüksek seviyelere ulaşmıştır.
- 2020 yılında pandemi koşulları altında sağlık turizminin oranı önemli ölçüde artış göstermiş, bu durum sektörün kriz dönemlerindeki potansiyelini gözler önüne sermiştir.
- 2021 ve 2022 yıllarında sağlık turizmi gelirlerinin oranı, pandemi sonrası normalleşme sürecinde de yüksek kalmayı başarmıştır.
Türkiye’deki Sağlık Turizminin Evreleri: Bir Yüzyılın Dönüm Noktaları
Türkiye’nin sağlık turizmi alanındaki serüveni, dört temel döneme ayrılarak incelenebilir. İlk olarak, 1923 ile 1962 yılları arasını kapsayan dönem, kaplıca merkezlerinin temellerinin atıldığı bir zamanı ifade eder. Bu evrede, Yalova’da termal otelin açılması ve birinci derecede önemli kaplıcalara tedavi kurumu olarak işletme izin belgelerinin verilmesi gibi önemli gelişmeler yaşanmıştır.
1963 ile 1983 yılları arasındaki dönem ise sosyal termalizm uygulamalarının ön plana çıktığı bir dönemi temsil eder. Bu dönemde, termal su şehri olmaya elverişli merkezlerin belirlenmesi ve konaklama olanaklarının artırılması gibi adımlar atılmıştır.
1985 ile 2000 yılları arasında sağlık turizmine yönelik teşvik politikaları geliştirilmiştir. Teşvik Kanunu’na dayanarak yatırımcıları sektöre çekmek amacıyla cazibeler oluşturulmuş ve geleneksel kaplıca anlayışı, rekreasyon hizmetleri ile yenilenen termal tesislere bırakmıştır.
Son olarak, 2001 ile 2023 yılları arasındaki reform dönemi ve eylem planları, sağlık turizminin alt bileşenleri olarak medikal turizm, erişilebilir turizm, ileri yaş turizmi gibi yeni kavramların gelişimine sahne olmuştur. Bu dönemde, sağlık turizmi alanında kritik reform alanlarının tasarlanması ve çeşitli turizm türleriyle bütünleştirilmesine yönelik eylem planlarının yapılması, sektörün bugünkü dinamik yapısını şekillendiren temel adımlar arasında yer almaktadır.
Sonuç ve Öneriler
Türkiye’de sağlık turizmi, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından bugüne kadar önemli dönüşümler yaşamıştır. Bu süreçte, kaplıcaların açılmasıyla başlayan serüven, kurumsallaşma ve sosyal termalizmin gelişimiyle devam etmiştir. Sonraki yıllarda bunun çeşitlendirilmesi için atılan adımlar, sektörün genişlemesine olanak tanımıştır. Özellikle 2000’lerden sonra termal, medikal ve erişilebilir turizm gibi yeni alt dalların eklenmesiyle, sektör daha da çeşitlenmiştir. Ancak bu çalışma, mevcut literatürün sınırlılıklarına da işaret eder:
- İkincil verilere dayalı analizlerin kısıtlılıkları.
- Sağlık turizminin alt bileşenleri üzerine yapılan çalışmaların yüzeysel kalması.
Bu bağlamda, gelecek araştırmalar için şu öneriler sunulmaktadır:
- Termal turizm, medikal turizm, erişilebilir turizm ve ileri yaş turizmi gibi sağlık turizminin önemli alt bileşenlerinin ayrıntılı incelenmesi.
- Dönemsel gelişimleri ve kırılma noktalarını detaylı bir şekilde ele alan ampirik çalışmaların gerçekleştirilmesi.
Bu öneriler, sağlık ve turizm sektörlerindeki politika yapıcıların, yöneticilerin ve akademisyenlerin sektörü daha iyi anlamalarına ve yönlendirmelerine yardımcı olabilir.

2013 yılında Koç Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Ziraat Bankası projelerinde ve ağırlıklı olarak sağlık sektöründe hizmet verdim. Şu anda Collified Reklam Ajansı’nın kurucu ortağı olarak Avrupa’daki pazara yönelik çalışan firmalara veri tabanlı dijital pazarlama hizmeti sunuyorum.